Mülteciliğin Arşivi
1. Fikir
2. Oluşum süreci (atölyeler, konsept gelişimi, danışmanlar)
3. Yöntem
a) Örneklem seçimi
b) Röportajcıların seçimi
c) Söyleşiler /Ana hatlar
d) Film/Kurgu
e) Sekanslama/İçindekiler
1. Fikir
Archiv der Flucht yani Mülteciliğin Arşivi’yle 20. ve 21. yüzyılda Almanya’ya mülteciliğin ve sürgünlerin hikayelerini saklayan ve bunlar üzerine düşündüren dijital bir hafıza mekanı yaratıldı. Her şeyini geride bırakıp buraya sığınan insanların deneyimleri en başından itibaren her iki Alman devletini (ve onların birbiriyle olan ilişkilerini) belirlemiştir. Bazıları savaş ve yıkımdan, bazıları ise siyasi baskı veya sosyal, kültürel ya da ırkçı dışlanma sonucu, yine başkaları ise cinsel ayrımcılık ya da cinselleştirilmiş şiddet dolayısıyla kaçmak zorunda kalmıştır. Bu insanlar mülteciliği ve sürgünü, işkenceyi, sömürüyü ve haklardan mahrum bırakılmayı anlattıkları gibi umudu ve mutluluğu da anlatıyor, vatan ve sürgünde yaşam üzerine, aidiyet ve yeni başlangıçlar üzerine konuşuyorlar. Ve sonunda Alman tarihinin şaşırtıcı ve çok yönlü perspektiflerini ortaya koyuyorlar.
Hikayeleri, Almanya’ya mülteciliğin ve göçün bir istisna ya da normalin dışında bir kriz olmadığını aksine bunun tarihsel bir normallik hali olduğunu gösteriyor. Buna rağmen bu ülkede yaşayan insanların kökenlerinin ve deneyimlerinin çoğulculuğu gerçeğinin bu toplumun kamusal olarak kendisini algılayışında da yer edinmesi uzun zaman aldı. Buraya kaçmak zorunda olanların hikayesi her daim yalnızca genelden izole edilmiş olarak dikkatleri üzerlerine çekebilmiştir ve bu hikayeler ancak çekincelerle görünür ve duyulur hale getirilmiştir. Keza bu da ancak duyulur olmak için mücadele verdiklerinde ya da belli bir grup insanın anıları söz konusu olduğunda mümkün olmuştur.
Mülteciliğin Arşivi bilinçli bir şekilde mültecilerin deneyimlerini bir hiyerarşiye tabi tutmuyor. O yalnızca buraya kaçmak zorunda kalan farklı kuşaktan insanların anılarını bir araya getiriyor. Bu anılar 1945 yılında Silezya’dan kaçmak zorunda kalanlardan 2016 yılında Libya’dan kaçmak zorunda kalanlara kadar uzanıyor. Arşiv, her şeyini geride bırakarak yola çıkmak zorunda kalanların -anlatanlar ister genç ister yaşlı olsun, ister anneler ister kızları olsun- bütün bir hikaye yelpazesini kapsıyor. Mülteciliğin Arşivi için, kaçış yolları ister eziyetli ve uzun olsun isterse kısa, dünyanın her yanından gelen insanlar kameraya alındı.
Arşivin röportajcıları, film olarak kayıt altına alınan ve zaman sınırlaması olmayan söyleşilerle buraya sığınan insanların hikayelerini dinleme ve belgeleme görevini yerine getiriyorlar. Anlatımlar kendi ritim ve zamanlarını takip ediyor: Bazen duraklanıyor, bazen konudan uzaklaşılıyor ya da konu değiştiriliyor, bazen de hızlanıp sıçranıyor. Bu anlatımlar her daim düz bir çizgide ilerlemiyor veya açık seçik değiller. Tüm anılar gibi onlar da yanılmaları ya da anlatılmayanları içeriyor, eski yaraları deşiyor. Ya da utanma duygusuyla dolular. Bazen kesintiye uğruyorlar ve ancak verilen bir aradan sonra devam edilebiliyor. Bunların hepsi anlatımların birer parçası. Oral History yani sözlü tarih projesi çerçevesindeki belgesel film söyleşileri, Federal Almanya Göç ve Mülteciler Dairesi’nde alınan ifadelerden farklı bir şekilde yapılabilir hatta yapılmak zorundadır. Burada kimse denetlenmez ya da bir değerlendirmeye tabi tutulmaz.
Mülteciliğin Arşivi mülteciliğe neden olan ve yolları burada kesişen yaşanmışlıkları muhafaza etmek istiyor; onlar aksi taktirde unutuluyor ve bastırılıyor. Halbuki bu toplumun bugününü ve geleceğini anlamak ancak bu hikayelerle birlikte ve bu hikayeler aracılığıyla mümkün olabilir. Birbirinden farklı mültecilik deneyimlerindeki benzerlikler ve farklılıklar nelerdir? İnsanlar hangi istek ve gayretlerle buraya geldiler, hangi travmaları yanlarında getirdiler? Buraya varış ve dışlanma deneyimlerine baktığımızda bunların hangileri tekrardan ibaret? Toplumsal, siyasi veya kültürel aidiyetin eşikleri konusunda nasıl pazarlık yapılıyor veya bunlar nasıl değişime uğratılıyorlar? Bunlar, burası hakkında bize neler anlatıyor? Mülteci olmak – sahi bu ne anlama geliyor?
2. Oluşum Süreci
Mülteciliğin Arşivi kendisine çok zaman tanıdı. Bunu yalnızca kökenlerini, kaçışlarını ve Almanya’daki yaşamlarını anlatan başkarakterleriyle yaptığı görüşmeler özelinde yapmakla kalmadı. Arşiv, öncelikle projenin konseptinin hazırlanması ve geliştirilmesinde kendisine zaman tanıdı. İşin başından itibaren böyle bir arşiv projesinin yöntem ve yürütülüş tarzına farklı bilimsel perspektif ve deneyimlerden bakabilecek çeşitliliğe sahip üyelerden oluşan bir ekip bir araya getirilmeye çalışıldı.
Bir buçuk yıldan uzun bir süre röportajcılar ve danışmanlardan oluşan disiplinler arası bir ekiple atölyeler yapılarak şu konular üzerine düşünüldü: Arşivin temel aldığı mültecilik kavramı hangisidir? Başkarakter örneklemi hangi dönemleri kapsamalıdır? Belgesel film söyleşilerinde, Federal Almanya Göç ve Mülteciler Dairesi’nde alınan ifadelerde yaşanan deneyimlerin tekrarlanmaması için neler yapılabilir? Tüm söyleşilerde hangi konu ve motifler işlenmelidir ki anlatımlar arasındaki yapısal benzerlikler (veya farklılıklar) görülebilsin? Buna rağmen röportajı yapanlar, hikayelerini anlatanların konuşmalarını takip edebilmeleri ve hassas bir şekilde onların ihtiyaç ve menfaatleri doğrultusunda davranabilmeleri için ne kadar açık ve serbest olmalıdırlar? Bu türden bir arşivde yalnızca zaten daha ayrıcalıklı olan ve daha fazla duyulan ve görülenlerin mevcut olmasının önüne nasıl geçilebilir?
Ancak bu sorular cevaplandıktan sonra görüşmeler başladı; yani çeşitli topluluklar, dernekler, yardım kuruluşlarına proje tanıtıldı ve projede birlikte çalışmak isteyen insanlar arandı. Bunu yaparken söyleşi yapılacak kişilerin seçiminde alışılagelmiş dışlama ve ayrımcılık mekanizmasının tekrarlanmamasına sürekli olarak dikkat edildi: Dolayısıyla sürekli bir biçimde düzeltmeler yapıldı ve hem deneyimler hem de mültecilerin geldiği ülkeler çok hedefli bir şekilde arandı. Kadınlar, daha az eğitimli olanlar ve yaşlı insanlar anlatımlarıyla genç ve meslek sahibi erkekler kadar görünür olmalıydılar.
Film yapımcısı Heidi Specogna ile birlikte, bizlere hikayelerini emanet eden ve bunları kamuya açık olarak sunmaya hazır olan insanlara duyduğumuz saygıyı gösteren Arşiv’e has bir görsel dil ve estetik de yaratan bir film konsepti hazırlandı. Onların çekimleri bu türden bir güvenin hak ettiği şekilde olmalıydı. Bu nedenle tüm söyleşiler için müşterek bir kulis hazırlandı.
Tabii ki Mülteciler Arşivi’nde adı konulması gereken önemli eksikler de kaldı: Cinselleştirilmiş şiddete maruz kalan, işkence gören ve eziyet edilenler ya bu konularda konuşamıyor ya da konuşmak istemiyorlar; hukuki bir statüden yoksun bir şekilde saklanmak zorunda kalanlar kamera karşısında kimliklerini açıklayamıyor ya da açıklamak istemiyorlar; yakınları veya aileleri hala geldikleri ülkede yaşayanlar onları rejime yönelik eleştirel ifadelerle tehlikeye atmak istemiyorlar. Kısacası Arşiv’in eksikleri şiddetin, terörün veya kişinin korumasızlığının doğurduğu eksiklerdir ki bunlar korkuyu veya utancı ve acıyı ifade ederler. Arşiv’in başkarakterleri bu nedenle de her daim kendi hikayelerinin yazarları olarak kalmalıydılar. Onlar istedikleri an söyleşiye son veya ara verebiliyorlardı ve aynı zamanda rahatsız edici, utandırıcı veya sıkıntı verici bölümlerin kurguda çıkarılmasını talep edebiliyorlardı.
3. Yöntem
a) Örneklem Seçimi
Anlatım ve deneyimlerin yelpazesinin geniş olması için çok çaba harcamış olsak da bu projenin eksiklerinin bilincindeyiz. Ancak bir arşivin çağrısı her zaman devam ettirilmesi, tamamlanması ve genişletilmesinin mümkün olduğu ve olması gerektiği yönündedir. Bir örneklem oluşturuldu ancak bu örneklemin temsiliyet iddiası yoktur. Bunun yerine önemli perspektifler esas alındı. Söyleşi yapılanlar birer birey olarak algılandı. Onlar „belli bir ülkeden kaçmak zorunda kalanlar”ı temsil etme yükünü taşıyamazlardı ve taşımamalıydılar. Toplama baktığımızda küresel tarihi konjonktürün genel hatlarını gördüğümüz gibi her iki Alman devletinin ta birleşme sonrasına kadarki tarihi gelişimini de görüyoruz. Onlar aynı zamanda mültecilik ve göçün değişken siyasileştirilme süreçlerini anlatıyorlar.
Mülteciler Arşivi bilhassa farklı kuşakların, insanların anılarını bir araya getiriyor. Bu anılar 1945 yılında Silezya’dan kaçmak zorunda kalanlardan 2016 yılında Libya’dan kaçmak zorunda kalanlara kadar uzanıyor. Arşiv, her şeyini geride bırakarak yola çıkmak zorunda kalanların -anlatanlar ister genç ister yaşlı olsun, ister anneler ister kızları olsun, ister eğitimli ister eğitimsiz olsun- hikayelerinin tüm yelpazesini kapsıyor. Mülteciliğin Arşivi için dünyanın her yanından gelen, dokuz farklı dilde konuşan insanların çekimleri yapıldı. Arşiv, Güney Amerika, Afrika, Doğu ve Güneydoğu Avrupa, Orta Doğu ile Güneydoğu ve Doğu Asya’da yer alan 28 ülkeden gelen insanla yapılan görüşmeleri bir araya getirdi. Arşiv çok farklı sosyal veya kültürel arka planları, dinleri, cinsiyetleri kapsıyor. Arşiv’de 42 insan tanıtılıyor; bunların 19’u kadın ve 23’ü erkek ve bunlardan dördü kendisini LGBTIQ olarak tanımlıyor. Çekim sırasında başkarakterlerin yaşları 19 ila 87 arasındaydı. Yine eğitim düzeyi veya bir işte çalışma konularında da çeşitliliğe özen gösterildi: Çobandan profesöre, işçiden üst tabakaya kadar her kesimden insana yer verildi.
Söyleşi yapılacak kişiler lojistik nedenlerle Berlin-Brandenburg eyaletlerinde ikamet edenlerle sınırlı tutuldu. Başka bir şehir veya bölgenin söz konusu olması durumunda şüphesiz ki farklı bir kesit ortaya çıkardı. Arka arkaya gerçekleşen dört çekim sürecinde örneklem her defasında dışlanma mekanizmaları veya sosyal marjinalleştirilme konusunda gözden geçirildi ve her defasında düzeltmeler yapılarak genelde ihmal edilen sesler ve perspektifler arandı.
Mültecilik kavramının kendisi yani seçimin temelini teşkil eden kriterler de tartışmaya açık. Mülteciliğin Arşivi için belirleyici olan bu insanların geldikleri yeri gönüllü olarak terk etmemiş (veya gönüllü olarak burada kalmamış) olmalarıydı. Bu nedenle bizim mültecilik kavramımız örneğin yalnızca geldikleri ülkeyi zorla terk etmek zorunda kalanları kapsamıyor. Aksine zamanında bir bursla veya çalışmak üzere buraya gelen, kaldıkları süre içerisinde ülkelerine geri dönemedikleri için statüleri değişen ve böylelikle sürgünde yaşamaya mecbur bırakılan insanları da kapsıyor. Söyleşiler bir bütün olarak yer yer mülteci kimdir ve kim değildir konusunu katı bir şekilde tanımlayarak birbirinden ayırmaya çalışan siyasal bakış açısını ciddi bir şekilde zorluyorlar.
b) Röportajcılar
Mülteciliğin Arşivi için röportajcılar seçilirken önemli olan yalnızca belgesel film söyleşilerini hassas ve zekice yürüten kişilerden oluşan bir grubun bir araya getirilmesinden öte bu röportajcıların konseptin gelişim sürecine, ortaklaşa hazırlanan seminer ve atölyelere etkin olarak katılmalarıydı. Projenin kör noktaları, olası yanlış kabul veya varsayımları her defasında farklı perspektiflerden eleştirilebilmeli ve düzeltilebilmeliydi.
Bundan dolayıdır ki Mülteciliğin Arşivi için çok farklı bilimsel disiplinlerden ve kültürel arka planlardan röportajcının bir araya gelmesi vazgeçilmezdi. Bu grupta çeşitli deneyimler ve bilgi türleri bir araya gelmeliydi ancak bu kişiler aynı zamanda yaşları, göç tecrübeleri ve kökenleri itibarıyla da geniş bir yelpazeye sahip olmalıydılar. Birkaç yıl sürecek olan bu projeye ortaklaşa gönül veren röportajcılar Yahudi, Müslüman veya ateistlerden, heteroseksüel veya homoseksüellerden, beyaz veya siyahlardan oluştu.
Mülteciliğin Arşivi’ne daha sonra katılan az sayıda röportajcı hariç olmak üzere diğerlerinin hepsi projenin tüm oluşum aşamalarına, söyleşi yapılacak kişilerin seçimine, sorulacak soruların geliştirilmesine, söyleşinin ana hatlarının belirlenmesine ve aynı zamanda internet sitesinin araştırma fonksiyonunun kriterlerinin seçilmesine katıldılar ve bunları birlikte şekillendirdiler. Röportajcılardan oluşan grupta toplanan bilgi ve deneyime 2016 yılından bu yana projenin tüm aşamalarına refakat eden bir uzmanlar ekibinin bilgi ve deneyimi eklendi: Bunlar arasında iltica ve oturum hukuku konusunda hukuki danışmanlık, başkarakterlerin olası travmaları nedeniyle psikoloji danışmanlık ve söyleşilerin çevirisi için dil ve teknik danışmanlık vardı.
Röportajcılar ve Danışmanlardan oluşan ekip:
Kuratörler :
Carolin Emcke, Yayıncı ve Felsefeci
Manuela Bojadžijev, Berlin Humboldt Üniversitesi Avrupa Etnoloji Enstitüsü ve Berlin Empirik Entegrasyon ve Göçmen Araştırmaları Enstitüsü’nde (BIM) profesör
Danışmanlık ve Proje Tasarımı:
Malek Bajbouj, Psikolojik Danışmanlık
Berlin Charité Üniversite Hastanesi Psikiyatri ve Psikoterapi Kliniğinde psikiyatrist ve profesör
Lilian-Astrid Geese, Danışman Çevirmen ve Refakatçi
Konferans Tercümanı (AIIC)
Stefanie Schüler-Springorum, Bilimsel Danışman ve Proje Ortağı, Berlin Teknik Üniversitesi Antisemitizm Araştırmaları Merkezi’nin müdürü ve profesörü
Heidi Specogna, Film Dramaturjisi Danışmanı ve Refakatçi, Baden-Württemberg Film Akademisi’nde belgesel film yapımcısı ve profesör
Inken Stern, Hukuki Danışmanlık ve Refakatçi, Berlin’de iltica ve yabancı hukuku alanında avukat
Röportajcılar:
Mohamad Amjahid, Röportajcı
Gazeteci
Gabriele von Arnim, Röportajcı
Yazar ve Gazeteci
Manuela Bojadžijev, Röportajcı ve Kuratör (bkz. yukarı)
Carolin Emcke, Röportajcı ve Kuratör (bkz. yukarı)
Eva Gilmer, Röportajcı
Yazar ve Lektör
Charlene Lynch, Röportajcı
Kültür Bilimcisi ve Serbest Sergi Düzenleyicisi
Ethel Matala de Mazza, Röportajcı
Berlin Humboldt Üniversitesi’nde Yeni Alman Edebiyatı Profesörü
Mohammad Sarhangi, Röportajcı
Berlin Teknik Üniversitesi Antisemitizm Araştırmaları Merkezi’nde Postdoctoral Fellow
Amir Theilhaber, Röportajcı
Bielefeld Üniversitesi’nde Habilitasyon
Joseph Vogl, Röportajcı
Berlin Humboldt Üniversitesi’nde Yeni Alman Edebiyatı Profesörü
c) Söyleşi / Ana Hatlar
Ortak atölyelerde geliştirilen ana hat, söyleşilere dramaturjik ve tematik bir doğrultu sundu. Geliştirilen ana hat, anlatımları biyografik gelişimi esas alarak yapılandırıyor: Söyleşi çocukluk dönemiyle başlıyor ve günümüzde bitiyor; kaçma kararının verildiği süreçten geçiyor, bazen hızlı bazen de uzun ve dolambaçlı transit yollarından ilerliyor ve Almanya’da kısa ya da on yıllardır süren yaşama ulaşıyor. Söyleşide ağırlık verilen konular ve konuşmaların uzunlukları konuşma tandemleri tarafından belirlendi. Röportajların uzunluğu bu nedenle bir saatten altı saate kadar uzanıyor.
Kişilerin hikayelerinin bir mültecilik hikayesi olarak temsili bir rol üstlenmesibeklentisine üretken bir şekilde yaklaşmaya önem verildi: Bu şekilde tabii ki her bir kişi kendi biyografisini ve mültecilik deneyimini anlatmalıydı ancak bunu yaparken aynı zamanda bireysel öyküleri konjonktürel, yapısal ve yerel koşullarla bağlantılandıran şartlar hakkında da derinlemesine düşünüldü.
Söyleşi yapılacak insanların tamamının seçiminde olduğu gibi süreç içerisinde ana hat da eleştirel bir şekilde sorgulanarak tasarlananların pratikte de anlamı olup olmadığına bakıldı. Söyleşilerinin ilk bölüm çekimlerinin ardından röportajcılar yaşadıkları deneyimleri paylaştılar ki hala neyin eksik olduğu, neyin düzeltilmesi gerektiği, nelere dikkat etmek zorunda olunduğu ve neyin gözden kaçtığı üzerine düşünülsün. Bu aşamada ana hattın çok katı bir şekilde yorumlanmasının birbirinden farklı disiplinlerin ama özellikle de söyleşi yapılan insanların heterojen anlatım ve deneyimlerinin hakkını veremediği görüldü.
Ana hat dediğimizde zaten söz konusu olan bir yapıdır ki bu yapı bir yandan belli geleneksel tema ve motifleri çağrıştırır diğer yandan da dramaturjik bir sıralama sunar. Ancak bunlar nihayetinde röportajı verenin ve röportajcının anlatım tarzını takip eden ve bunun içerisinde kendine has bir düzen oluşturan söyleşiler olarak kalırlar. Yine de ana hat, tekrar tekrar gündeme gelen konular aracılığıyla deneyimlerdeki benzerlik veya farklılıkları da tespit etmeye izin verir.
d) Film/Kurgu
Mülteciliğin Arşivi’nin merkezinde röportajı yapan ve röportajı veren arasındaki söyleşi duruyor. Klasik bir belgesel çalışma ortamı bu. Anlatmak ve dinlemek…
Burada sağlanması gereken en önemli koşul ise söyleşiyi yürüten iki taraf arasında yakınlık ve güven kurulmasını olanaklı kılan bir söyleşi ortamıdır. Öyle bir ortam yaratılmalıdır ki röportajı verenler hikayelerini paylaştıkları için kendilerine güven duyulduğunu ve değer verildiğini hissetsinler. Mültecilerin Arşivi insanları dinlemek istiyor; bunu onların hukuki statülerinden, kökenlerinden, kaçış yollarından ve dillerinden bağımsız olarak yapmak istiyor. Mesele sorulan sorularla bilgi toplamak değil. Hele ki siyasi veya hukuki bir değerlendirme veya yargılamada bulunmak hiç değil.
Kamera, ışık ve ton gibi çekim teknikleri sahip oldukları özelliklerden dolayı bu yaklaşımı özel bir şekilde destekliyor: Bunlar bir yandan görünür kılarken aynı anda da ihtiyatlı bir şekilde kullanılabilir. Görünürlük “belgeleme” anlamında ve ihtiyatlılık “söyleşinin akışına tabi olma” anlamında kullanılmaktadır. Her iki unsuru da önemsedik çünkü röportajı verenler için yaratmak istediğimiz atmosfer, örneğin iltica başvurularında yapıldığı üzere diğer sorgulardan çok farklı bir atmosfer olmalıydı.
42 söyleşi için yaratılan çekim ortamının özelliği net bir setin varlığıdır: Kamera ve böylelikle de tüm dikkatler başkaraktere yönelmiştir. Kamera bir tripodun üzerine sabitlenir ve görüntü en fazla iki farklı büyüklük ayarında çekilir, hafif bir ışıklandırma ve belirgin bir ses vardır. Tüm söyleşilerde arka fonda gri-yeşil benekli bir kulis duvarı kullanılır. Böylelikle herkes için eşit bir mekan yaratılarak insanlar ve onların hikayeleri odak noktası haline gelir. Söyleşi başından itibaren kesintisiz bir şekilde belgelenir; kurgu yapılmaz. İzleyici eşzamanlı olarak görür ve duyar.
Her söyleşiden önce kısa bir belgesel giriş yapılır: İki başkarakter birbirlerini selamlar, stüdyo seti görülür, ışıklandırmanın nasıl yapıldığı görülür. Bazen de başkarakterlere kabloları takan ses teknisyenini görmek mümkün olur. Söyleşi, röportajı verenin bir portre çekimiyle ve bazen de iki konuşmacının vedalaşma anlarıyla bitirilir.
Montaj röportajın seyrine göre yapılır. Bir görüşme sürecinde ayarlarda değişiklik yapılmaz; sonrasında röportajın dramatikleştirilmesi veya yoğunlaştırılması gibi bir durum söz konusu olmaz. Verilen direktif şuydu: Söyleşi esnasında düşünmeye ve düşünceler arasındaki molalara da alan tanınmalı. İzleyicilerin paylaşabileceği bir rezonans mekanı… Somut montaj çalışması söz konusu olduğunda bu şu anlama geliyor: Röportajlarda yalnızca röportajı verenin daha sonraki okumalarda özel nedenlerle çıkarılmasını istediği yerler veya kamera ve ses kapatılarak söyleşiye gerçekten bir ara verilmiş olması durumunda ilgili bölümler kesildi (yani kısaltıldı).
Röportajın montajındaki bu bölümler işaretlidir ve söyleşiye devam edilmeden önce dört saniye boyunca görünen siyah bir resimle izleyen için açıkça görülür şekildedir: Burada da belgesel dramaturjinin ve söyleşinin seyrine tabi olma, çekim işlemleriyle hiçbir şeyi gizlememe veya güzelleştirmeme tavrı odak noktasında yer alır. Müdahale edilen yerler aksine siyah perdeyle açık hale getirilmiştir.
Bu çekim konsepti belgelenen söyleşilerin ve görüşmenin gücüne güvenir.
e) Sekanslama/İçindekiler
Mülteciliğin Arşivi kendisine nasıl zaman tanıdıysa izleyiciler de röportajları izlerken kendilerine zaman tanımalıdır. Röportajlar, bir bütün olarak izlenmek üzere hazırlanmıştır. İzleyiciler röportajı mümkün olduğunca sonuna kadar izlemelidir; aynı başkarakterlerin ve röportajcıların söyleşide sonuna kadar birlikte olmaları gibi. Yine de başlangıçta izleyicilere röportajları kavramlara ve bölümlere göre inceleme fırsatı yaratılmalıdır. Bu durumda transkriptleri hazırlanarak yazılı hale getirilen röportajların düzenlenmesi ve kategorize edilmesinde hangi bilimsel yöntemin kullanılacağı sorusu ortaya çıkar.
Önce nitel sosyal araştırmaların kullandığı bir kodlama yöntemini kullanma kararı verildi. Bunun da örnek bir röportaj üzerinden gerçekleşmesi kararlaştırıldı. Bu yapılırken yöntem materyale ve Mülteciliğin Arşivi’nin hedeflerine uyarlandı, modifiye edildi ve kısmen de tersine çevrildi. Empirik materyale (yani röportajlara) kodlar yani kavramlar eşleştirebilmek için çok sıkı bir şekilde metin üzerinden (yani çok sıkı bir şekilde transkriptler üzerinden) çalışmak gerekiyordu. Hazırlık amaçlı ve genel bir adımla röportajın ana hattı ele alınarak çekirdek kategori olan “Mültecilik ve Göçmenlik” diğer üst ve alt kategorilere bölündü. Burada açık kodlama yöntemi tepe taklak edildi.
İlk adım hikayeyle haşır neşir olmak için ve konuşmacıları tanımak için metni yani transkriptin tümünü okumaktan ibaretti. Bu okuma esnasında göze çarpan karakteristik ve önemli yerlerin işaretlenmesi ve tekrarlanan motiflerin not alınması mümkündü.
Ardından açık kodlama nitel yöntemine dayanarak transkriptteki “Mültecilik ve Göçmenlik” çekirdek kategorisine ait olan ilgili yerler üzerinde çalışıldı. Önce kelimeler, cümleler veya paragraflar anlam birimlerine parçalandı ve bunlara uygun kavramlar verildi. Bu yapılırken hem metnin kendisinden hem de yeni ancak anlam itibarıyla yakın kavramlar kullanıldı. Her bir kavram (metindeki işaretli yerle) kendisine ait olan ve transkript üzerinde bulunan Timecode (zaman kodu) ile eşleştirildi.
Bu yöntemle elde edilen kavramlar son olarak daha öncesinde röportaj ana hattından alınan üst ve alt kategorilerle eşleştirildi. Ana hatta bulunmayan ve metinden oluşturulan kategoriler tamamlanabildi. Böylelikle kategori listesinin (üst veya alt kategorilerin) her daim ve her bir röportajla genişletilmesi ve bilginin geliştirilmeye devam edilmesi güvence altına alınmak istendi.
Ancak üzerine düşündükçe ve görüştükçe bu yöntemin Mülteciliğin Arşivi için hedefe götüren bir yöntem olmadığı ve bu yöntemle materyale çok fazla bir müdahalenin meydana geldiği kararına varıldı. Çünkü bir paragrafa eklenen her bir kavram kodlamayı yapan kişinin bir yorumu anlamına geliyordu. Ancak Mülteciliğin Arşivi bir açıklamada veya yorumda bulunmak istemiyor – bu tamamıyla internet sayfasını açarak izleyen ve gözleyen ziyaretçilerin görevidir. Bu nedenle daha yumuşak ve hemen hemen hiç fark edilmeyen bir müdahale yöntemi olan röportajın sekanslaştırılmasına karar verildi. Bu yöntemde röportaj (metin, transkript) daha büyük anlam birimlerine yani sekanslara veya bölümlere ayrıldı. Bu sekanslar ki bunlara da Timecode’ler verildi, içindekiler işlevini görüyor. Onlar üzerinden izleyiciler aynı DVD menülerinde olduğu gibi farklı bölümleri seçebiliyor ve ardından röportajın dinlemek istediklerine bölümüne gidebiliyorlar.
Archiv der Flucht
Proje, Federal Almanya Kültür Vakfı (Kulturstiftung des Bundes) tarafından desteklenmiş ve Federal Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier’in himayesinde gerçekleştirilmiştir.
© 2023 Haus der Kulturen der Welt