Entegrasyon Değil Demokrasi İstiyoruz!

Almanya’nın çeşitli devlet kurumlarında üst düzey görevlerde bulunmuş olan ve Sosyal Demokrat Parti üyesi Thilo Sarrazin 2010 yılında Almanya Kendini Yok Ediyor başlıklı bir kitap yayınladı. İki milyona yakın bir satış rakamına ulaşan kitap ülkenin göç politikasını eleştirmeye çalışırken, Müslümanlara karşı doğrudan ırkçı söylemlere başvurmaktaydı. Sarrazin, daha sonraki yayınlarında Yahudilerin de ”genetik” yapısına dair ırkçı argümanlar kullandı. Sonrasında gelişen tartışmalar ırkçılığın sadece sağcı oluşumlar tarafından değil politik merkez tarafından da yeniden üretilmekte olduğuna işaret etmekteydi. Göç ve Sınır Denetimi Araştırmaları Eleştirel Ağı isimli inisiyatifin bu zihniyete karşı açtığı kampanyayı 3800 civarında aydın imzaladı. Entegrasyon söylemine karşı getirilmiş en güçlü itirazlardan biri olduğunu düşündüğümüz için kampanya dahilinde kaleme alınan metni (2010) burada tekrar okuyuculara sunuyoruz.

Entegrasyon Değil Demokrasi İstiyoruz!

Alman Federal Bankası Thilo Sarrazin’den kurtuldu. Ama olay bununla bitmiyor. Çünkü bu bankacının popülist tezlerinden daha kaygı verici olan düşüncelerinin geniş toplumsal çevrelerde kabul görülmesi. Birçok siyasetçi, bilim insanı ve entelektüel şu konuda hem fikir: Sarrazin’in biyolojik temelli açıklamaları özellikle Almanya’da kötü bir şöhrete sahip olsa da, esas olarak bu adam haklı. Eski Berlin Mali Senatörü’nü, Almanya’nın geleceği için vizyon sahibi olan bir tabu kırıcı olarak kutlayanların sayısı hiç de az değil. Peki soruyoruz: Hangi tabu kırılıyor? Göçün skandalize edilmesi zaten Almanya’nın standart repertuvarına dahil. O zaman göçmenlerin ‘gerçekte’ ne yapıp yapmadığını kanıtlamak için, Sarrazin ve yandaşlarının rezil iddialarına bilimsel doğrularla cevap vermenin bir manası yoktur. Bu tartışma anlamlı bir düzeye oturtulamaz, çünkü somut ve elle tutulur hiçbir tarafı yoktur. Biz, bir yandan toplumsal sosyal ilişkileri maliyet-fayda analizi mantığıyla değerlendiren, diğer yandan da göçmen ve yoksulları ihtiyaç fazlası nüfus ilan eden bir tutumu reddediyoruz. Bu kabul edilemez tavır, tam da küresel mali krizin faturasının kime çıkarılacağının gayet açık olduğu bir bağlamda kendini gösteriyor.

Açık olarak şunu ortaya koymak istiyoruz: Biz bir göç toplumunda yaşıyoruz. Ve bu demektir ki eğer biz bu toplumdaki koşullardan ve birlikte yaşamaktan konuşacaksak, o zaman entegrasyondan söz etmeye bir son vermemiz gereklidir. Entegrasyon, bu ülkede çalışan, çocuk sahibi olan, yaşlanan ve ölen insanların eşitçe bu toplumun bir parçası olmalarından önce bu insanlara belirli davranış kalıpları- nın ve kurallarının dayatılması demektir. Ama demokrasi bir ayrıcalıklılar kulübü değildir. Demokrasi herkesin ne şekilde bir arada yaşamak istediğiyle ilgili kendi adına ve ortak karar alma hakkına sahip olması anlamına gelir. Entegrasyon söylemi demokrasinin düşmanıdır!

Daha kısa bir süre önce, göçmenler kadın haklarını hiçe saymakla suçlandılar. Ama mevcut histeri bir kez daha gösteriyor ki, göçü eleştirenlerin kaygısı eşit haklar falan değil. Çünkü bu tartışmada kadınlar sadece doğurganlıkları ile yer alıyorlar; kadınlardan ya çok fazla ya da çok az doğuranlar şeklinde söz ediliyor. Oysa ki asıl konu edilmesi gereken, göçmenlerin kendi hayatlarını şekillendirebilmelerini mümkün kılan yasal ve siyasi düzenlemelerin yapılmasıdır; ki bu yabancılar yasasının değiştirilmesini de kapsamalıdır. Eğer, sözde bu toplumun yükünü çektiğini iddia eden meritokratlar, kendilerinde göçmen ve yoksulların var olma hakları üzerine hüküm vermek gibi ‘doğal’ bir hak görü- yorlarsa, bu demek oluyor ki neo-liberalizm ve ırkçılıktan oluşan yeni bir ittifak ile karşı karşıyayız. Şimdiye kadar göçmen azınlıkların yaşam koşullarından kendi dilleri, kültürleri, dini gelenekleri sorumlu tutulurken şimdi de sözde genetik kalıtım bir sebep olarak öne sürülüyor. Başarı, çalışma etiği ve uyum gösterme gibi özelliklerin toplumda bir yer edinmenin bir şartı olduğu iddia ediliyordu; şimdi ise göçmenlerin baştan bu ehliyete sahip olmadığı iddia ediliyor. Sarrazin ve yandaşlarının söylemlerindeki ırkçılık kadar, toplumdaki hiyerarşilerin yerinden oynatılamayacağını iddia edip, siyasetin, çelişkilerin, müzakerelerin ve daha iyi bir yaşam için verilen mücadelelerin anlamsız ilan edilmesi de kabul edilemez.

Toplumun giderek artmakta olan bir kesiminin yoksullaş- masından ve dışlanmasından siyasi kararlar sorumludur. Öyleyse asıl şunları konuşmalıyız: Almanya göçmenleri sosyal ve politik haklarından nasıl senelerce mahrum bı- raktı? Göçmenlerin eğitime, yerleşim ve iş yerlerine, kamu kuruluş ve mevkilerine hatta aynı şekilde spor kulüplerine erişimi nasıl sistematik olarak zorlaştırıldı? Sorun ne yoksullar ne de göçmenlerdir! Sorun yoksulluk ve ırkçılık üreten bir siyasettir! Sorun, kendini başkalarını dışlamak üzerinden tanımlayan bir toplumdur. Ne kadar çok insanın aceleyle Sarrazin’in yardımına koş- ması ve sanki tezlerini kamuoyuna açıklayabilmesi önünde engeller varmış gibi düşünce özgürlüğü savunuculuğuna bürünmeleri gözden kaçmıyor. Sarrazin’e yönelik eleştiriler, ifade özgürlüğüne saldırıymış gibi yansıtılıyor. Saldırgan bu şekilde mağdur haline getiriliyor. Bu da ne yazık ki çok bilindik bir mizansen. Sarrazin’in nüfus politikası ile ilgili görüşlerini kim sahiplenirse, toplumumuzun bölünmesine hizmet eder. Eğer entegrasyon bir anlam ifade ediyorsa; bu ancak hepimizin bu işin içinde olduğumuzdur!

Das Netwerk kritische Migrations-und Grenzregimeforschung

Kritnet.org Eleştirel Göç ve Sınır Rejimi Araştırmaları Ağı

Metnin Türkçe çevirisinin yayınlandığı orijinal adres: https://web.archive.org/web/20160405132644/http://demokratie-statt-integration.kritnet.org



En son makaleler
Emina Bužinkić

Dayanışmanın Politik Manzaraları Tek Derdimiz Olsaydı

Bu makalede, iki sosyal deney örneği sunuluyor: biri kültür(ler) ve kamu altyapısı kavramlarını birbirine örerken, diğeri sosyo-ekonomik özgürleşme kavramlarını buluşturuyor.

Asena Günal

Polis Marifetiyle “Kültürel Hegemonya”

Bu yazı kısmen kişisel bir yazı. Osman Kavala benim işverenim, bazı işlerde bizlerle beraber bizzat çalıştığı için de iş arkadaşım. Başına gelenleri beklemiyordum.

Jelena Petrović

Bugün Özgürlük Ne Anlama Geliyor?

Gündelik hayatlarımızı tüm toplumsal düzeylerde baskı altına alan ve belirleyen neoliberal sistemleri değiştirmenin imkânsızlığı ve (günümüz özgürleştirici politikalarının bir yan ürünü olarak) hâkim toplumsal yapıların yeniden üretimi ile bu yapılara karşı direnişin paradoksal...

Ruben Arevshatyan

Kamusalı Reddetmek ve Geri Almak

Geçtiğimiz 5-6 yıl içinde eski Sovyet cumhuriyetlerinin başkentlerinde, Sovyet döneminde kamusal işlev gören kentsel yapı ve alanların korunmasını destekleyen sokak eylemleri dalgasının yükselişine tanıklık ettik.

Damir Arsenijević

‘Şakalar, Savaş ve Soykırım’ Çalışma Grubu: Anma biçimlerini özgürleştirmek

Bosna toplumu halen ölülerinin yerini tespit etmekle, kimliklerini belirlemekle, onları topraktan çıkartmakla ve yeniden gömmekle uğraşıyor. Savaş sonrası Bosna Hersek'te hala gizli toplu mezarlara gömülmüş yaklaşık 10.000 kadar kayıp kişi mevcut.

Begüm Özden Fırat, Fırat Genç

Müşterekler, Sınıfın Rekompozisyonu ve Strateji

Argüman ve önerilerimizi kuşatan temel sav ise şöyle ifade edilebilir: Günümüzün küresel siyasal topografyası, içlerinde yer aldıkları bağlamların özgül toplumsal ve siyasal koşullarından azade olmamakla beraber, küresel bir eşzamanlılığı paylaşan isyanlarla yeniden şekilleniyor.

Rasha Salti

Hâlâ Çarpan Kalbim Ol

Ardından gelen, yanıt vermesi mümkün olmayan cansız bir nesne ile girişilen olanaksız bir diyalog girişimiydi.

Alisa Lebow

Devrimi Filme Almak: Devrim’den bu yana Mısır’da sinemacılık üzerine çizgisel-olmayan bir veritabanı projesi

Bu interaktif arşiv, devrimin bir tarihçesini sunmaya girişmediği gibi Mısır'da 2011'den bu yana film yapımcılığı konusunda kapsamlı bir tarih yazımı oluşturmaya da çalışmıyor. Odak noktasını, belgesel ve bağımsız sinemacılığın yanı sıra, Mısır kültürü ve toplumunu, devrime ve devrimden sonraki olaylara doğru yol alırken temsil etmeye yönelik yaratıcı yaklaşımlar oluşturuyor.

Tamirin de Ötesinde – Küratörlüğün Irkçılık Karşıtı Eylembilimi

2014 yılında Bonn şehrindeki Federal Alman Cumhuriyeti Tarih Evi tarafından "göç ülkesi Almanya" fikri etrafında geliştirilen ve 2016'da Berlin'deki Alman Tarih Müzesi gösterime sunulan sergi için Hep Daha Renkli başlığı uygun görülmüştü.

Max Czollek, Corinne Kaszner, Leah Carola Czollek, Gudrun Perko

Radikal Çeşitlilik ve Dezentegrasyon: Sanatsal, Politik Bir Projenin Yapıtaşları

Entegrasyon kamusal tartışmalarda revaçta olan bir kavram; öyle ki merkeze yerleştirilmemiş olduğu herhangi bir parti programı yok gibi. Medyada göçmenlere ilişkin tek bir tartışma gerçekleşmiyor ki, ''Ötekiler''e dair sorunların adresi olarak bu kavramı göstermesin.

Kanak-Attak

No a la Integración, Yasallaşma Hakkı, Küreselleşme ve Irkçılık-Karşıtlığı

Irkçılık karşıtı bir girişim olan Kanak Attak bir yıl önce Berlin Volkbühne Tiyatrosu'nda faaliyetlerini ilk kez geniş bir kitleye tanıttı. ‘OpelPitbullAutoput' revüsü, paneller, filmler ve tiyatronun kulislerinde gerçekleştirdiğimiz sohbetlerin ana temasını göçmenlerin direnişi oluşturuyordu.

Rastko Močnik, Jelena Vesić, Vladimir Jerić Vlidi

Rastko Močnik’le Söyleşi: Karşı Karşıya Gelme Pratiği Olmadan Teori Olmaz

Mülksüzleştirme karmaşık bir terim ve biz bu terimin salt belirli operasyon sahalarına özgü kullanımını kırmak ve yeni kullanımlar önermek istiyoruz. Siz bu terimin kullanılabileceği en önemli üç alanda, ekonomi politik, sosyoloji ve psikanaliz, derinlemesine analiz yapabilen nadir insanlardan birisiniz.

Massimo Perinelli

Çokların Toplumu’ndan Geri Dönüş Yok (Tunçay Kulaoğlu’nun giriş yazısıyla)

Göç diye bir şey yaşanıyor. Bunun geri dönüşü yok. Bunu kabullenmek, geleceğin demokratik ve kozmopolit toplumunda, hakların hakkını temel alan bir gelecek için mücadeleye girişmek anlamına geliyor.

Guillaume Paoli

Sıradanlıklar ve Tuhaflıklar

Çelişkili bir beyanla başlayalım: Çeşitliliğe bu kadar değer veren bir dünyada, farklı olmak hemen hemen imkânsız.

Vladimir Jerić Vlidi

Sayılarla Mülksüzleşme: 2017/10/70/100

Red Thread’e yazılmış görsel bir makaleden alıntılar: İngilizce multimedya versiyon için: networkfailure.net/dispossession-by-numbers-2017.

Banu Cennetoğlu, Erden Kosova

Liste

Liste ile ilk kez 2002 yılında Amsterdam'da karşılaştım. UNITED'ın web sitesinde bulduğum pdf dosyasını indirdikten sonra çok hızlıca bir karar almış halde buldum kendimi.

Marina Gržinić

Ne Özgürlüğü?

Özgürlük küresel kapitalizmde bir sıfatla birlikte geliyor. Katlanarak çoğaltılıyor, hediye olarak veriliyor, çıplak ve yasadışı biçimde; ve o yüzden kapitalizme dair çözümlemelere, kapitalizmin tarihine ve bugününe, emek ile sermaye arasındaki ilişkiye ve kapsadığı egemenlik, vatandaşlık, özne ve insanlık gibi kavramların tarihselliğine nasıl yaklaşmamız gerektiğine dair simgesel bir nokta olarak önümüzde durmaya devam ediyor.

Red Thread Editorial Board

Sayı 4 – Editörün notu

Yoksunlaşma üzerine söz söylemeye çalıştığımız bir sayıyı hazırlarken, aramızdan biri, birimiz tutuklandı. Tabii ki bu durum, duygusal anlamda farklı etkiler bıraktı üzerimizde. Tabii ki geleceği öngörebilmek mümkün değil. Dolayısıyla şimdilik, arayı açmadan tekrar görüşmek üzere, diyoruz.